Broken Roads – İnceleme Oyuncular Web
Broken Roads – İnceleme Oyuncular Web de
Bu benim yazdığım ikinci Broken Roads incelemesi. “Nasıl da gözümden kaçtı, hani neredeydi?” diye düşünüyorsanız merakınızı gidereyim: gözünüzden kaçmadı. O incelemeyi benden başka hiç kimse okumadı çünkü. Eğer yayınlanmış olsaydı hızlıca puan kısmına bakacak ve belki de uzun süredir beklediğiniz bu oyun için 4 puan verdiğimi görüp hayal kırıklığı yaşayacaktınız.
Ben yaşadım, oradan biliyorum. Broken Roads Nisan ayında çıktı, erkenden kod da göndermişlerdi ve incelemesini de o ay yayınlayacaktık aslında. Bu oyunu ne kadar uzun zamandır beklediğimi belki hatırlarsınız, hatta “Bilmeniz Gereken 5 Şey” yazısı bile yazmıştım. Ama oynamaya başlamamla not tuttuğum defterin eksilerle dolması bir oldu. Oynuyordum ama gerçekten zevk almıyordum, çok fazla hata vardı, bir oyuncu olarak beni hiç memnun etmeyen bir çok tasarım tercihi vardı, savaş kısmı çok zayıf ve basitti, görevlerde karşılaştığım buglar illallah dedirtiyordu. Hele bunun üstüne bir de ekran görüntüsü alma tuşu F12’ye basınca konsol penceresi açılması olayı vardı ki resmen sinir katsayımı tavan yapmıştı (şöyle söyleyeyim, ekran görüntüsü almak için F12’ye basıyorsunuz, hem görüntü alıyor, hem siyah konsol penceresi açıyor. Kapamak için tekrar F12’ye basıyorsunuz, istemediğiniz bir görüntü daha almış oluyorsunuz). Hayır efendim, tek oyun için F12’yi değiştiremezdim 🙂
İşte bir yandan o incelemeyi yazıp yapımcılara saydırırken bir yandan da üzülüyordum aslında. Bu oyunun hak ettiği puan bu olmamalıydı. Drop Bear Bytes da yaptıkları hatanın farkındaydı ve “biz oyunu beta branşı açıp yavaş yavaş düzeltelim, siz de oradan bize geri bildirim verin olur mu?” dediler. Forumdaki şikayetleri dinlediler, yakındığım bazı eksiklikleri giderdiler. “Bu daha başlangıç, Mayıs ayında süper bir yama yayınlayacağız” dediler. Ben de Can’a Broken Roads incelemesini bekletmeye karar verdiğimi söyledim, o güncellemeden umutluydum çünkü. Oyunun ilk haline puan verip, sonradan o puanın üzerlerine yapışmasını istemedim. Bir şans daha vermek istedim anlayacağınız.
Neyse efenim, Mayıs güncellemesi tam da ayın son günü olan 31 Mayıs’ta yayınlandı. Gerçekten de çok fazla şey değiştirdiler, çok fazla şey düzelttiler. Oyunun Steam’deki not ortalaması 30’lar civarında geziyordu, yamanın ardından son dönem ortalama 86 oldu (genel ortalama ise ilk olumsuz incelemeler yüzünden 50 civarında) hala. Ben de üşenmedim, tekrar baştan başladım oyuna. İşte bu inceleme o ikinci inceleme.
Bu kadar uzun uzadıya hikaye anlattım çünkü Broken Roads’un başından geçenleri bilmenizi istedim. Fazla iddialı bir oyun, çok fazla diyalog, görevleri yapmanın çok fazla yolu vs derken Drop Bear Bytes bu yükün altından kalkamamış aslında. Belki oyunu bir sene daha erteleselerdi daha iyi bir sonuç alabilirlerdi. Çünkü temel var, temel sağlam. Avustralya’nın Fallout’u bir nevi. Grafikleri gerçekten de harika, hikayenin bazı kısımları gerçekten de çok sürükleyici ve orijinal. Siyah ve beyazı bir kenara bırakıp neredeyse tüm oyunu gri bölge diyebileceğimiz ahlaki seçimlerle doldurmaları takdire şayan. Ama bu sağlam temel üzerine çıkılan katlarda yine sıkıntılar var.
Broken Roads bizi kıyamet sonrası Batı Avustralya’ya götürüyor. Oyundaki her şey Avustralya’yı yansıtıyor zaten: kültüründen, dilleri, aksanlar, faunası, hayvanları, mekanları. Diyaloglarda o bölgeye has kelimelerin anlamları ayrıca yazıyor ama bunun okuma hızını ciddi biçimde etkilediğini söylemeliyim. Diğer bazı incelemelerde de söylemişimdir, çok fazla yerel dil kullanımını beğenmiyorum, sürekli bilmediğim kelimelerle karşılaşmak pek hoşuma gitmiyor. Ama tasarım tercihidir, saygı duymak da lazım.
Oyunun başında çeşitli soruları cevaplandırarak dünya görüşümüzü ortaya koyuyoruz. Disco Elysium’da politik eğilimler söz konusuydu, Broken Roads’ta ise Hümanist, Faydacıl, Nihilist ve Makyavelist görüşleri söz konusu. Oyunun sorduğu sorulara verdiğiniz cevaplarla ahlaki açıdan nereye düştüğünüz belirleniyor ve bu eğilim de oyundaki diyaloglardan hangilerini seçebildiğinizi doğrudan etkiliyor. Örneğin çok Hümanist biriyseniz bunun neredeyse zıt tarafına denk düşen Makyavelist seçenekleri seçemiyorsunuz. Bu eğilimler oyunda verdiğiniz kararların sonuçlarına doğrudan etki eden şeyler, aynı zamanda insanların size bakış açısına da etki ediyor.
Karakterimizin orijini oyunun hikayesinin giriş kısmını doğrudan etkileyen bir seçim. Her orijin başlangıç istatistiklerini etkiliyor ve giriş kısmında o orijine özel görevlerle karşılaşıyorsunuz. Ama sonradan tüm istatistikleri resetlemek ve kafanıza göre bir karakter yaratmak da mümkün. Orijinler ayrıca bazı diyaloglarda da başka türlü veremeyeceğiniz cevapları verebilmenizi sağlıyor. Örneğin Surveyor bir karakter o bölgenin arazi yapısı hakkında geniş bilgilere sahip olabiliyor ve bunu diyaloglarda kullanabiliyor.
Oyunun kalan kısmı ise klasik bir CRPG. Ana görevler var, yan görevler var. Klasik Fallout’lar gibi dünya haritasına dolaşıyoruz, arada bir rasgele karşılaşmalara veya başka türlü keşfedemeyeceğimiz harita bölgelerine denk geliyoruz. Bu bölgelerde yine mini görevler de olabiliyor, düşman kampları da. Savaş kısımlarında da belli sayıda hareket puanımız ve belli sayıda aksiyon puanımız var. Klasik bir sıra tabanlı CRPG tarzında sırası gelen karakterleri yürütüyor, siper alıyor, yetenek kullanıyor veya düşmanlara saldırıyoruz. Sonra sıra düşmana geçiyor vs vs.
Ancak Drop Bear Bytes işin ne savaş kısmında ne de yan görev kısmında kusursuz bir iş çıkarmış. İlk oyunları olduğundan ve daha önce de dediğim gibi biraz fazla iddialı bir yapımın altına girdiklerinden pek çok kısımda teklemişler. Örneğin savaşlar pek eğlenceli değil, çok fazla taktik yapmanıza da izin vermiyor. Daha çok “bir an önce saldırayım, tek bir düşmana odaklanıp bir an önce onu öldürmeye çalışayım” şeklinde oynamadığım taktirde savaşlarda çok zorlandığımı fark ettim (oyunu kolay zorluk seviyesinde oynamadığımdan). Tamam AP kullanarak aktifleştirebildiğimiz yetenekler var, ama o yeteneği kullanmak yerine o 3 AP ile silahımı ateşlemek her zaman daha akıllıca geldi bana. Bu da işin taktiksel yönünü baya baltalamış. Bir de vuruş yüzdelerinin tam olarak çalışmadığı hissini bir türlü üzerimden atamadım. Çünkü normalde %88 ihtimalle vurmam gereken bir hedefi arka arkaya dört kez ıskaladığımda ‘başlarım böyle işe’ diyerek Alt-F4 yaptığım bile oldu. Savaş konusunda keşke Wasteland 3 gibi başarılı örnekleri daha iyi incelemiş olsalardı diyorum.
Tüm karakterlerinizi oldukça sağlam biçimde donatmadığınız sürece işiniz çok zor oluyor. E o +2 silahlar veya yelekler veya şapkalar için de çok para lazım. Etrafta dolaşıp çöp kutusu, dolap vs karıştırıp eşya bulmak, rasgele karşılaşmalarda düşman gruplarını temizleyip eşyalarını yağmalamak, bolca satış yaparak çeyiz düzmek gerekiyor. Burada da dengenin pek iyi kurulamadığı kanaatindeyim.
Yan görevler çoğunlukla ‘fetch quest’ dediğimiz, “git ve bana şunu getir” şeklinde. Ama bu görevlerde de yönlendirme konusunda ciddi eksikler oluyor, bazen gerçekten de kiminle konuşacağınızı veya nereye gitmeniz gerektiğini anlamıyorsunuz. Bir ipucu almak için haritadaki herkesle tek tek konuşmak da bir noktadan sonra sıkıcı oluyor. Hele ki bazı görevlerde hala daha tuhaf hataların olması (görev ortasında reset yemek, bazı diyalogların tekrar etmesi vs) işi daha zor hale getiriyor. Neyse ki bunlar opsiyonel ve bahsettiğim bu hatalar ana görevlerde çok daha az. Bu da en azından ana hikaye bazında yaşayacağınız deneyimi çok da aşağı çekmiyor.
İşin diyalog kısmına gelecek olursak… Broken Roads bir Disco Elysium değil belki, ama bunda da o kadar çok okunacak şey, o kadar çok konuşma var ki insan bir noktadan sonra gerçekten yoruluyor. Buna bir de daha önce bahsettiğim Avustralya aksanlarını ve yöresel konuşmaları da ekleyince yorma kısmı +1 alıveriyor. Yani bolca diyalog okumayı seven bir oyuncuysanız oyunun özellikle de bazı konularda girdiği detay seviyesine hayran kalacaksınız. Okumaktan sıkılanlardansanız hikaye sizi o kadar da sarmayabilir. Çünkü oyunun dünyası gerçekten de güzel, klasik bir kıyamet sonrası dünya olarak çeşitli fraksiyonlar oluşmuş, çeşitli gruplar hayatta kalabilmek için kendi komünlerini oluşturmuşlar. Hatta bu bakımdan biraz The Walking Dead havası da alınıyor oyundan. Mesela bilim sevenler bir grup oluşturmuş, kendilerini savunmak için devasa bir ışın topu falan yapmışlar; içeri bilime ilgi duymayanları almıyorlar. Hatta size de girmeden önce biyolojiden fiziğe kadar çeşitli alanlarda sorular soruyorlar, ancak bu soruların cevaplarını oyun dünyasında sora sora öğrendikten sonra içeri girebiliyorsunuz.
Bu dünyada su büyük sıkıntı, su uğruna savaşlar bile oluyor ama bir komün resmen dere yatağına kurulmuş. Süs havuzları bile var içi su dolu. Oraya gidince ana karakterimiz de şaşırıyor, çünkü bırakın su dolu bir havuz görmeyi, su dolu bir şişe görmek bile bazıları için çok önemli. Bir diğer komün yanına sadece köle gibi çalıştırabileceği kişileri kabul ediyor, bir diğeri diğerleri üzerinde silah gücüyle baskı kurmuş, onları terörize ediyor. Siz tüm bu kaosun içerisinde hikayede ilerliyor ve yaptığınız seçimlerle kimi komünlerin başına bela oluyor, kimilerini ihya ediyorsunuz. Ama tüm bunlara hakim olmak için dediğim gibi okumak, okumak ve okumak gerekiyor.
Broken Roads büyük vaatleri olan ama bu vaatleri yerine getirecek tecrübesi olmayan bir ekibin eseri, burası belli. Tecrübeleri yok ama hevesleri var, hırsları var, bu yüzden oyunun forumlarında da müthiş aktifler, oyunculardan sürekli geri bildirim topluyorlar, “peki şurası şöyle olsa daha mı iyi olur?” diye oyunculara sordukları bile oluyor. Belki bu oyunu bundan da 2 ay sonra incelesem puanım 1 daha artmış olacaktı, ama incelemeyi de açıkçası o kadar bekletmek istemedim. Siz bu incelemeye özel olarak bu puanın “anlık” olduğunu bilin ve eğer Broken Roads ilginizi çeken bir CRPG ise yamalarını ve gelişimini takip edin yeter. Şu anki haliyle bile hiç kötü değil, ama çok daha iyileri de var mutlaka.
Yorum gönder